İçeriğe geç

Eğitim süreci kasıtlı mıdır ?

Şunu söyleyerek başlayayım: Eğitim süreci “kendiliğinden” değildir; tasarlanır, ayarlanır, yönlendirilir. Üstelik kasıt yalnızca müfredatta değil, teneffüs süresinde, sınav saatinde, sıraların yerleşiminde ve kimin sözünün daha çok kesildiğinde gizlidir. “Eğitim süreci kasıtlı mıdır?” sorusunu erteledikçe, çocukların hayatını rastgeleliğe değil, adı konmamış niyetlere bırakıyoruz. Bunu tartışmanın tam zamanı.

Kısa özet: Eğitim süreci kasıtlıdır; çünkü hedefleri, araçları ve ölçütleri bilinçli tercihlerle belirlenir. Sorun, bu kasdın çoğu zaman örtük kalmasıdır: görünen müfredat kadar görünmeyen “gündelik kurallar” da değer aşılar. Çözüm, niyeti şeffaflaştırmak ve etkisini ölçmektir.

Eğitim Süreci Kasıtlı mıdır? (Soruya Net Bir Çerçeve)

“Kasıt”, bir sonucu bilerek ve isteyerek hedeflemektir. Eğitimde bu, amaçlanan öğrenme çıktıları, seçilmiş içerik ve uygulanan ölçme-değerlendirme olarak karşımıza çıkar. Müfredat bir niyet beyanıdır: Hangi bilgi “temel”, hangi beceri “geleceğe hazırlık”, hangi değer “ortak payda”dır? Tüm bu seçimler tarafsız değildir; tam tersine, dünyayı nasıl görmemiz gerektiğine dair güçlü bir önerme içerir.

Ancak eğitimde kasıt yalnızca yazılı hedeflerde değil, örtük müfredatta da birikir: Öğretmenin sınıf yönetimindeki tercihleri, okul mimarisi (kapılar içeriden mi kilitlenir, bahçe kimlere açık?), törenlerin dili, kuralların kime ne kadar uygulandığı… Bütün bunlar “hangi insanı” yetiştirmek istediğimizi söyler.

Gergin Fay Hattı: Standartlaşma mı, Özelleşme mi?

Standart sınavlar ve merkezi ölçme düzenekleri, “adil ve nesnel” görünür; fakat çoğu zaman tek bir başarı tanımını dayatır. Bu kasıt, eleştirel düşünceyi ölçemediğinde eleştirel düşünmeyi de değersizleştirir. Öte yandan sınırsız özelleşme, fırsat eşitliğini parçalar. İki uç arasında sıkışmış sistem, ne eşitliği ne de kişiselleştirmeyi tam verir. Bu ikili gerilim, eğitim sürecinin en tartışmalı kasdıdır.

Örtük Müfredatın Sessiz Kasıdı

  • Sıra düzeni ve otorite: Hep aynı öğrenciler konuşuyorsa, sistem “katılımı” değil “itaati” ödüllendiriyor olabilir.
  • Teneffüs ve oyun: Kısalan teneffüsler, “verimlilik” adına çocukluğun alanını daraltır; bu da kasıtlı bir değer tercihidir.
  • Disiplin politikası: Aynı davranışa farklı ceza verilmesi, “kimlerin hatası tolere edilir?” sorusuna ideolojik yanıt üretir.
  • Dil ve temsil: Ders örnekleri hep aynı toplumsal kesimi görünür kılıyorsa, görünmeyenlerin sessizleştirilmesi de bir kasıttır.

“Eğitim Süreci Kasıtlı mıdır?”: Niyet–Etki Matrisi

Bir gerçeği kabullenelim: İyi niyet her zaman iyi etki doğurmaz. Kasıt, niyetin açıklığı kadar, etkisinin izlenmesiyle anlaşılır.

  • Açık niyet + olumlu etki: Öğrenci merkezli proje çalışmaları, işbirliği ve yaratıcılığı gerçekten artırıyorsa, kasıt yerini bulmuştur.
  • Açık niyet + olumsuz etki: “Sınav başarısı” uğruna ezber teşvik ediliyorsa, açık kasıt yanlış sonuca gider.
  • Örtük niyet + olumlu etki: Güçlü bir okul kültürü tesadüfen kapsayıcı olabilir; ama şeffaf olmadığı için sürdürülemez.
  • Örtük niyet + olumsuz etki: En tehlikelisi budur; sistem, farkında olmadan dışlayıcı davranışları kalıcılaştırır.

Zayıf Yönler ve Tartışmalı Noktalar

1) Veri fetişizmi: Sayılar tek gerçeğe dönüşünce, ölçülemeyeni (merak, cesaret, empati) değersizleştiririz. Bu da görünür başarıyı kasıtlı biçimde daraltır.

2) Piyasa dili: Eğitim “yatırım getirisi” söylemine sıkıştığında, insanı yalnızca üretken birime indirger. Değerler, yurttaşlık ve ortak iyinin alanı daralır. Bu da bilinçli bir tercih, yani kasıttır.

3) Teknoloji bağımlılığı: “EdTech her derde deva” iddiası, pedagojik soruları kenara iter. Ekranın tasarımı bile kasıt taşır: neyi tıklarsak öğreniriz, neyi göremezsek unuturuz.

4) Eşitlik–hakkaniyet çatlağı: Herkese aynı imkânı sunmak (eşitlik) ile dezavantajlıya fazladan destek vermek (hakkaniyet) farklıdır. Hangisi seçiliyorsa, o seçimin arkasında açık ya da örtük bir kasıt vardır.

Ne Yapmalı? Kasıtı Şeffaflaştırma Ajandası

  • Şeffaf Niyet Bildirgesi: Okullar; bilgi, beceri ve değer önceliklerini açıkça yazmalı. “Neden bunu öğretiyoruz?” sorusu her ünitenin girişinde cevaplanmalı.
  • Çoklu Ölçme: Tek sınava bağlı kararlar yerine portfolyo, performans görevi, akran değerlendirmesi gibi araçlar dengelenmeli.
  • Katılımcı Tasarım: Öğrenci, öğretmen ve veli; kurallar ve takvimler belirlenirken masada olmalı. Kasıt ortak akla taşınmadıkça, meşruiyet üretilmez.
  • Örtük Müfredat Denetimi: Disiplin verileri, temsil eşitliği, teneffüs süreleri gibi metrikler düzenli raporlanmalı.
  • Yanılma Hakkı: Öğrenme, deney ve hata içerir. Sıfır tolerans politikaları, merakı cezalandırır; bu da istemeden ama sistematik bir olumsuz kasıt üretir.

Provokatif Sorular (Tartışmayı Aç)

  • “Eğitim süreci kasıtlı mıdır?” Evetse, bu kasıt kimin sözlüğünde yazılı: Bakanlığın, okulun, öğretmenin, ailenin yoksa piyasanın mı?
  • Ölçemediğimizi değersizleştirmek, bilinçli bir strateji mi yoksa kolaycılığın kurumsallaşması mı?
  • Öğrencilerin sessizliği “disiplin” diye övülüyorsa, hangi yurttaş modelini üretiyoruz?
  • Teknoloji entegrasyonu, öğrenmeyi derinleştiriyor mu yoksa davranışlarımızı algoritmaların kasdına mı bırakıyor?

Sonuç: Niyetin Adını Koyalım

Eğitim süreci kasıtlı mıdır? Evet—ve tam da bu yüzden hesap verebilir olmalıdır. Kasıt; gizlenen değil, ilan edilen; dayatılan değil, müzakere edilen bir şey olmalı. Niyetin adını koymadığımız her gün, çocukların dünyasını görünmez tercihlerle şekillendiriyoruz. Şimdi yapılacak iş, müfredatı da, koridoru da, teneffüsü de şeffaflaştırmak: Ne öğretiyoruz, neden öğretiyoruz, kime hizmet ediyor? Bu sorulara yüksek sesle yanıt verdiğimiz gün, eğitim nihayet “kasıtlı” olduğu kadar adil ve inandırıcı da olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet girişsplash